Etkiye
Sorunu sor hemen cevaplansın.
etkiye teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- effect
- etki
- effect
Some teachers have a great effect on their students.
-Bazı öğretmenler, öğrencilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler.
Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy?
-Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?
- etki
- influence
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
-O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
He has a great influence on his country.
-Ülkesinin üstünde büyük etkisi var.
- etki
- impression
He made a good impression.
-O iyi bir etki yaptı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
-Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- etki
- impact
They have no impact on the environment.
-Onların çevre üzerinde herhangi bir etkisi yok.
The Belo Monte dam in Brazil is a controversial project because of its impact on the environment and native people.
-Brezilya'daki Belo Monte barajı çevre ve yerli halk üzerindeki etkisinden dolayı tartışmalı bir projedir.
- etki
- {i} action
The invasion of other countries is a shameful action.
-Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.
The government's actions were condemned worldwide.
-Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.
- etki
- {i} bearing
- etki
- affect
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
-Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
His speech deeply affected the audience.
-Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
- etki
- {i} purchase
- etki
- {i} effectiveness
Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
-Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
- etki
- act on
- etki
- force
Persuasion is often more effectual than force.
-İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- etki
- incidence
- etki
- act
Exporting is a commercial activity which transcends borders.
-İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
What's your favorite activity?
-Senin gözde etkinliğin nedir?
- etki
- (İnşaat) bias
- etki
- (Ticaret) personal power
- etki
- impulse
- etki
- repercussion
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
-Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
No one correctly predicted the repercussions of these policies.
-Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.
- etki
- penetration
- etki
- (Gıda) stimulant
- etki
- (Kimya) act upon
- etki
- (İnşaat) exposure
- kimyevi etkiye maruz bırakma
- entreating
- etki
- {i} virtue
- etki
- punch
- etki
- ring
- etki
- mark
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
-New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
- etki
- stress
Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
-Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
Stress can have an enormous negative impact on your health.
-Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.
- etki
- power
- etki
- pull
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
-Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
- etki
- sound
Tom sounds impressed.
-Tom etkilenmiş görünüyor.
- etki
- {i} reflection
- etki
- activity
What's your favorite winter activity?
-Favori kış etkinliğin nedir?
What's your favorite summer activity?
-Favori yaz etkinliğin nedir?
- etki
- domain of
- etki
- leaven
- etki
- jolt
- etki
- {i} weight
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
-Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
- etki
- {i} stamp
- etki
- effect, action; impact; impression; influence, clout
- etki
- impress
Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.
-Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
-Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
- etki
- efficiency
- etki
- potency
- etki
- drag
- etki
- {i} efficacy
- etki
- {i} clout
- etki
- {i} hold
Nancy has a hold on her husband.
-Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.
- etki
- {i} drift
- etki
- {i} point
- etki
- reflexion
- etki
- {i} interest
We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
-Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
-Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- etki
- {i} forcefulness
- etki
- (Hukuk) effect, force, impact
- etki
- {i} imprint
- etki
- {i} sway
- etki
- leavening
- etki
- effect, influence
İlgili Terimler
etkiye teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- etki
- Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
- etki
- Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim: "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu."- T. Buğra
- Etki
- (Hukuk) TESİR
- Etki
- dahiye
- Etki
- yardım
- etki
- Büyü, tılsım
- etki
- Bir etken veya bir sebebin sonucu
- etki
- Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
- etki
- Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir: "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor."- H. Taner
- etki
- (Osmanlı Dönemi) tesir
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.